Kader yazılmıştı bir kere gidecekti Türkiye, Fransa'ya. Bunu kimse engelleyemezdi. İlk 3 maçta 1 puan alan takım gitmek zorundaydı. İzlanda'dan 3 gol yiyecekti ama gidecekti. Letonya'ya iki maçta 4 puan bırakacaktı ama gidecekti işte. Yazılıydı her şey Fransa'ya gitmek zorundaydı. Son 7 maçta 17 puan alınacaktı. Hiç yenilmeyecekti Türkiye son 7 maçta. Letonya'ya 4 puan bırakması götürecekti onu belki de Fransa'ya.
Herkes inanmıştı artık hatta ortaya direkt gitme ihtimali çıktı ortaya ama imkânsıza yakındı. Deplasman galibiyeti alamamış Kazakistan'ın, kazanması gerekiyordu. İspanya, Ukrayna'yı yenmesi gerekiyordu. Maçtan bir gün önce gözler Ukrayna - İspanya maçına çevrilmişti. Kader ağlarını örüyordu. İspanya zar zor 1-0 yeniyordu. De Gea kalesinde devleşiyordu. Ukrayna kazanamıyordu işte. Olması gereken oluyordu. Maç günü gelip çatmıştı artık. Beraberlik yetiyordu bize. Hollanda, Çek deplasmanında; bizse Konya'da İzlanda'yı konuk ediyorduk. Maç başlamıştı. Ayaklarımız heyecandan buz kesiyordu, yerimizde oturamıyorduk. Zaman geçiyordu. 24'de Çekler öne geçiyordu. Kader ağlarını örmeye devam ediyordu. Birkaç dakika sonra Çekler farkı ikiye çıkarınca heyecan artıyordu. Zaman geçiyordu. Zaman dediğine hükmedemezsin, durdurup bir gol atıyım diyemezsin. O lanet olası gol bir türlü gelmiyordu. İlk yarı golsüz eşitsizlikle geçiliyordu. Ekranlar ikiye bölünmüş bir gözümüz Konya'da diğeri Letonya'daydı. İkinci yarı başlamıştı. İlk 15 dakikada o lanet olası gol, ne Letonya'da ne Konya'daydı. Dakikalar 65'i gösterirken Kazakistan'dan Islambek Kuat atıyordu. Kalp atışları daha da hızlanıyordu. Oturmak imkânsız bir hâle geliyordu. Olmalıydı o gol gelmeliydi ama lanet olası o gol bir türlü gelmiyordu. Kazakistan yeniyordu, Hollanda mağlup oluyordu. Kader yazılmıştı bir kere gidecekti Türkiye Fransa'ya. Artık Fatih Terim'de riskleri almıştı. Gökhan,Umut,Cenk oyundaydı. Gökhan kırmızı kartı görüyordu 78'de. Umutlar ufaktan kırılmıştı. Herşey bizim elimizdeydi. Fransa bileti ayağımıza kadar gelmişti ama o lanet olası gol bir türlü gelmiyordu. Dakikalar artık 88'di. Kaleyi hafif çaprazdan gören bir noktada frikik kazanıyorduk ama belki de dünyada ki en iyi frikik atan oyuncusu kenara gelmişti gözler Hakan'ı arıyordu ama yoktu. İşte topun başına başka bir frikikçi geçiyordu. Selçuk geliyordu, Selçuk geliyordu. Selçuk topuyla, tüfeğiyle vuruyordu. Selçuk geliyor ve Gooooooooool diye anlatıyordu Melih Gümüşbıçak. Türkiye, ayağa kalkıyordu. Türkiye, havalara uçuyordu. Kader yazılmıştı bir kere gidecekti Türkiye Fransa'ya. Gidiyorduk Fransa'ya. 8 yıl sonra Milli Takım bir şampiyonaya gidiyordu. Kader yazılmıştı bir kere gidecekti Türkiye Fransa'ya. Kazaklar deplasmanda ilk kez kazanıyordu, De Gea bir gün önce 10 kurtarış yapıyordu. 88'de harika bir frikik golü atıyordu Selçuk. Beckham'ın İngiltere'yi 2002 Dünya Kupası'na taşıdığı gibi taşıyordu Selçuk. Kader örtümüştü ağlarını Fransa'ya gidiyordu Türkiye. 8 yıl aradan sonra bir şampiyonaya gidiyorduk. Aslında buralara gelmemeliydi kolayca halletmeliydik ama Türkiye zor olanı yapmalıydı bunu seviyorduk çünkü. Teşekkürler Milli Takım bu mutluluğu bize yaşattığın için.
Yorumlar
Yorum Gönder