Ana içeriğe atla

Türkiye Gidecekti Fransa'ya Bir Kere


Kader yazılmıştı bir kere gidecekti Türkiye, Fransa'ya. Bunu kimse engelleyemezdi. İlk 3 maçta 1 puan alan takım gitmek zorundaydı. İzlanda'dan 3 gol yiyecekti ama gidecekti. Letonya'ya iki maçta 4 puan bırakacaktı ama gidecekti işte. Yazılıydı her şey Fransa'ya gitmek zorundaydı. Son 7 maçta 17 puan alınacaktı. Hiç yenilmeyecekti Türkiye son 7 maçta. Letonya'ya 4 puan bırakması götürecekti onu belki de Fransa'ya.



Kötü başladık turnuvaya 1 puan alabilidik ilk 3 maçta. Kalan son 7 maç ölüm kalım maçıydı. Birinde yenilsen gidemeyecektin Fransa'ya. Kazakları rahat geçmişti Türkiye. Hollanda deplasmanıydı 5. maç, belki de turnuvada ki en iyi maçını çıkarıyordu 90'da bizden biri sayılabilecek olan Sneijder 1 puana razı ediyordu bizi. Kazakistan deplasmanına gidecektik artık sinerji oluşmuştu ufak ufak. Kazak deplasmanında 82'de Arda sevince boğuyordu Türkiye'yi. Mutluluğun resmi çiziliyordu yavaş yavaş. Milli Takım Konya'ya geliyordu ilk kez çok iyi karşılandı. Maç sıkıntılı geçiyordu golü bir türlü bulamıyorduk bir türlü. 78'de Selçuk çıkıyordu bu sefer sahneye lakin işte bizi belki de Fransa'ya götüren golü yiyorduk. Son üç maç ölüm kalım maçıydı. Hepsini kazanmak gerekiyordu. Portakalları Konya'da bozguna uğratıyorduk. Yazılmıştı kader, gidecektik Fransa'ya. İyiden iyiye hissediliyordu Fransa. Çek deplasmanına gitmiştik 62 dakika kaleye isabetli şut atamamıştık ama bu seferde Serdar Aziz çıktı tarih sahnesine penaltıyı yaptırıyordu Çek savunmasına.



Herkes inanmıştı artık hatta ortaya direkt gitme ihtimali çıktı ortaya ama imkânsıza yakındı. Deplasman galibiyeti alamamış Kazakistan'ın, kazanması gerekiyordu. İspanya, Ukrayna'yı yenmesi gerekiyordu. Maçtan bir gün önce gözler Ukrayna - İspanya maçına çevrilmişti. Kader ağlarını örüyordu. İspanya zar zor 1-0 yeniyordu. De Gea kalesinde devleşiyordu. Ukrayna kazanamıyordu işte. Olması gereken oluyordu. Maç günü gelip çatmıştı artık. Beraberlik yetiyordu bize. Hollanda, Çek deplasmanında; bizse Konya'da İzlanda'yı konuk ediyorduk. Maç başlamıştı. Ayaklarımız heyecandan buz kesiyordu, yerimizde oturamıyorduk. Zaman geçiyordu. 24'de Çekler öne geçiyordu. Kader ağlarını örmeye devam ediyordu. Birkaç dakika sonra Çekler farkı ikiye çıkarınca heyecan artıyordu. Zaman geçiyordu. Zaman dediğine hükmedemezsin, durdurup bir gol atıyım diyemezsin. O lanet olası gol bir türlü gelmiyordu. İlk yarı golsüz eşitsizlikle geçiliyordu. Ekranlar ikiye bölünmüş bir gözümüz Konya'da diğeri Letonya'daydı. İkinci yarı başlamıştı. İlk 15 dakikada o lanet olası gol, ne Letonya'da ne Konya'daydı. Dakikalar 65'i gösterirken Kazakistan'dan Islambek Kuat atıyordu. Kalp atışları daha da hızlanıyordu. Oturmak imkânsız bir hâle geliyordu. Olmalıydı o gol gelmeliydi ama lanet olası o gol bir türlü gelmiyordu. Kazakistan yeniyordu, Hollanda mağlup oluyordu. Kader yazılmıştı bir kere gidecekti Türkiye Fransa'ya. Artık Fatih Terim'de riskleri almıştı. Gökhan,Umut,Cenk oyundaydı. Gökhan kırmızı kartı görüyordu 78'de. Umutlar ufaktan kırılmıştı. Herşey bizim elimizdeydi. Fransa bileti ayağımıza kadar gelmişti ama o lanet olası gol bir türlü gelmiyordu. Dakikalar artık 88'di. Kaleyi hafif çaprazdan gören bir noktada frikik kazanıyorduk ama belki de dünyada ki en iyi frikik atan oyuncusu kenara gelmişti gözler Hakan'ı arıyordu ama yoktu. İşte topun başına başka bir frikikçi geçiyordu. Selçuk geliyordu, Selçuk geliyordu. Selçuk topuyla, tüfeğiyle vuruyordu. Selçuk geliyor ve Gooooooooool diye anlatıyordu Melih Gümüşbıçak. Türkiye, ayağa kalkıyordu. Türkiye, havalara uçuyordu. Kader yazılmıştı bir kere gidecekti Türkiye Fransa'ya. Gidiyorduk Fransa'ya. 8 yıl sonra Milli Takım bir şampiyonaya gidiyordu. Kader yazılmıştı bir kere gidecekti Türkiye Fransa'ya. Kazaklar deplasmanda ilk kez kazanıyordu, De Gea bir gün önce 10 kurtarış yapıyordu. 88'de harika bir frikik golü atıyordu Selçuk. Beckham'ın İngiltere'yi 2002 Dünya Kupası'na taşıdığı gibi taşıyordu Selçuk. Kader örtümüştü ağlarını Fransa'ya gidiyordu Türkiye. 8 yıl aradan sonra bir şampiyonaya gidiyorduk. Aslında buralara gelmemeliydi kolayca halletmeliydik ama Türkiye zor olanı yapmalıydı bunu seviyorduk çünkü. Teşekkürler Milli Takım bu mutluluğu bize yaşattığın için.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Savunma Sanatı | Catenaccio

Defansif futbol bir resim olsaydı Mona Lisa'sı "Catenaccio" olurdu. "Catenaccio" İtalyanca'da asma kilit anlamına gelmektedir. Doğuşu ve Mucidi Katenaçyo'nun doğuşu adını aldığı coğrafyada doğmadı. Katenaçyo İsviçre'de Karl Rappan tarafından bulunur. Rappan, Servette ve İsviçre Milli Takımını çalıştırmaktadır. Ancak Rappan'ın bir sorunu vardır. Takımlarının gol yemesinden şikâyetçidir ve 3-2-5 sistemine karşı olan Rappan, bu sisteme antitodunu bulmaya kararlıdır. Rappan, forvetten birer oyuncu eksilterek 1-3-3-3 sistemini ortaya çıkarttı. Lâkin bu sistemin felsefe olarak görülüp dünyayı fethetmesi biraz zaman alacaktı. Viani'nin Katenaçyosu Katenaçyonun bir felsefe halini alması adının verildiği topraklara gelmesi ile olur. Katenaçyoyu bir felsefe halini almasını sağlayan isim ise Gipo Viani'dir. Viani, Salernitana ile Serie B'de katenaçyo ile şampiyon oluyordu. Viani, takımını oldukça geriye çekiyor topu raki

Hız Tutkunları | F1 Şampiyonları

‘’İkinci bitiren birinci kaybedendir.’’   -Ayrton Senna Ünlü Alman fizikçi Albert Einstein der ki: ’’ Aptallara göre insanlar; ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere 8’den fazla kategoriye ayrılırlar. Halbuki olay bu kadar komplike değildir. İnsanlar sadece 2’ye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü insanlar.’’  Formula 1 pilotları da ikiye ayrılır: Şampiyon olanlar ve olamayanlar. Formula 1 Dünya Şampiyonası ilk düzenlendiği 1950’den bu yana birçok pilot gördü. Fangio,Schumacher ,Senna,Prost,Brabham,Hill,Lauda,Icxy,Hunt,Hakkinnen ve birçokları ancak bunlar içinde en dikkat çekenleri kesinlikle şampiyon olanlarıdır. İşte bu şampiyonları Formula 1’in ilk düzenlediği seneden itibaren derlemeye çalıştım.

Maç Raporu | Astana - Galatasaray

Şampiyonlar Liginde 2. hafta dün start aldı. Temsilcimiz Galatasaray Kazakistan deplasmanında Astana ile 2-2 berabere kaldı. Galatasaray'ın sıkıntılı günlerin geçericeğini çok önceden yazmıştık. Transfer döneminin de ki fiyaskonun ardından sezonun aynı şekilde geçeceği aşikardı. Hamza Hamzaoğlu ve Galatasaray geçen senede kaldı. Galatasaray, geçen senede pek bir farkı yok. Tek fark, artık Muslera ütopik kurtarışlar yapıp takımı ipten alamıyor. Maça geçecek olursak ilk 45 dakika Galatasaray adına Sneijder'in şutları ve Bilal'in attığı golden başka futbol adına pek bir şey yoktu. Astana ise Galatasaray'a oranla daha derli toplu bir takım görüntüsü verdı. Özellikle Galatasaray'ın pres yaptığı dakikalarda pasla presi çok güzel kırdılar. Maksimovic, oyunu yönlendiren isimdi Astana adına. Genç oyuncu pas organizasyonlarında takımını harika yönetti. Astana adına eksi ise pasla kırdıkları presin ardından hücum bölgesinde kısır kalmalarıydı. İkinci yarıda ise bambaşka bir