Ana içeriğe atla

Bu Sefer Bitti


Islambek Kuat’ın golüyle başlayan, büyük umutlarla gittiğimiz turnuvadan Brady 84. Dakikadaki golüyle dramatik şekilde veda ettik. UEFA’nın Avrupa Şampiyonası statüsünde değişikliğe gitmesi elemelerde ilk bakışta kolay gruba düştüğümüzü zannetmemizle başladı her şey. Daha ilk maç büyük bir tokat yedik. Sonrasında gelişen olaylar, Selçuk’un 88. dakikada attığı golle bir an da unutuldu. Bu şekilde geldik EURO2016’ya.

Turnuvaya hazırlık kapsamında yapılan maçlar aslında bugünlere işaretti. Kadro tercihindeki yanlışlar o gün konuşulmasa da ilk maç sonrası büyük tepki aldı. Bir turnuvadan elenmek ne kadar hayırlı olur bilinmez ama bizim açımızdan daha iyi olduğunu söylersek abartmış olmayız herhalde. Zira biz bir üst tura çıkmış olsak, İspanya maçının ardından patlak veren sorunların üstüne bir sünger çekip devam edecektik. Fatih Terim taktik disiplin ve kadro planlaması açısından turnuvada sınıfta kaldı ancak kendisinin de belirttiği gibi oyuncuların fizik kondisyon durumları çok iyi değildi. Burada Fatih Terim yükleme yapabilirdi diye itiraz edebilirsiniz ama o kadar dar bir sürede oyunculara kondisyon yüklemesi yapılmaz. Futbolcuların hazır gelmesi gerekirdi. Yani tüm sorumluluğu Terim’e yüklemenin anlamı yok. Terim kadar oyuncular da sorumlu bu tablodan.


TAKTİKSEL YANLIŞLIKLAR


Fatih Terim ilk iki maç buna benzer bir şekilde sürdü takımı sahaya. Bu sistemin ilk S.O.S Slovenya maçında verdi. O maçta takım ilk yarı çok hareketsiz kalmış, pozisyon üretememiş ve çabuk geçilebilen bir takım görüntüsü vermişti. Fatih hoca bunu göremedi veya oyuncuların alışma safhasında olduğunu düşündü. Hırvatistan maçı için bu sistem geçerli bir plandı zira Hırvatistan’ın orta sahasının pres gücü karşısında topu ayağında tutabilemek önemliydi. Beklerin katkısıyla hucümda sıkıntı çekilmeyebilirdi. Lakin burada şöyle bir sıkıntı çıktı: Gökhan ve Caner inanılmaz derecede kötü durumdaydılar. Onlardan katkı alamayınca hücumda istediğimizi bir türlü alamadık ve fizik kondisyonun aşağılarda olmasından dolayı 60. dakikadan itibaren oyundan koptuk. İşin savunma kısmında ise topu ayağımızda yeteri kadar tutamamız ve kenar oyuncularımızın yeterli savunma disiplinine sahip olmaması ilk maçta bizi çok zorladı. Taraftarın mücadele etmiyorlar dedi ama oyuncuların mücadele etmeye halleri yoktu. Arda her ne kadar kendini savunsa da ilk maçta oyundan çıkarken yürümeye hali kalmamıştı ve dakika daha 65’di.
İkinci maçta Terim’in bu kadro ile çıkması başlı başına intihardı. İspanya gibi topla oynamayı seven bir rakibe karşı bizde topla oynamayı seven, savunma disiplini düşük bir takımla çıktık. İspanya bu oyun tarzını benimsediğinden beri orta sahayı hızlı geçen takımlar sıkıntı çıkartabildi. Biz bunun tam tersini uyguladık ve maç ilk yarıda koptu. Hücumda tek alternatif Burak Yılmaz’ın ofsaytta düşmeden savunma arkasına sarkmasıydı. Haliyle bu planda tutmadı. İlk iki maçtaki oyun aslında gruptan çıksakta pek bir şey yapamayız diyordu zaten.


Çek Cumhuriyeti maçında ise yukarıdaki planla sahaya çıktık. Nispeten daha akla yatkın bir plandı ve tuttu. Çok iyi oynamadık Çek maçında ama skor elde edebildik.  Terim’in Olcay Şahan’ı hiç düşünmemesi gerçekten çok yanlıştı. Olcay çok yetenekli bir oyuncu değil ama pozisyon bilgisi yüksek, aşırı şekilde çalışkan bir kanat oyuncusu. İlk iki maçta bir kenarda Olcay başlasa bu kadar aciz görünmeyebilirdik.


İTALYA MESELESİ

Dün akşam elenmenin verdiği üzüntüyle İtalya’nın 5 yemesini isteyen, Conte’nin doğru bir davranış sergilemediği düşünen, bizi buraya gelmemizi sağlayan statüyü yanlış bulan ve daha niceleri…
İtalya gruptan çıkmayı garantilemişti ve 7 oyuncusu kart sınırındaydı. Haklı olarak Conte rotasyona gitti. Birincil sebebi buydu. İkinci olarak da Conte iki maçta elini Del Bosque’ye gösterdi ve 3 kez neden göstersin? İtalyanlar dün iyi oyun oynamamış olabilirler ama bizim turu geçemeyişimizi onlara yüklemek çok saçma. İrlanda tur atladı zira onlar bizden daha fazla mücadele etti. Daha sağlam durdular. Açıkçası dün biz tur atlamış olsaydık adalet tecelli etmeyecekti. Hakkı olan taraf İrlanda’ydı. Bunlara ek yapmak gerekirse Şampiyonlar Ligi’nde veya ligimizde durumu garanti olan takım genelde kendini kurtarmaya çalışan takımlara yenilir. Bunu çoğu kez görmüşüzdür.


SONUÇ
Statü sayesinde geldiğimiz turnuvadan statü ile elendik. Bu turnuvadan elenmemiz bizim için daha hayırlı olmuş olabilir. Prim krizi, futbolcular ve Terim arasında yaşanan sorunlar bir üst tura çıksaydık üstüne sünger çekilip unutulacaktı. Bu turnuvada Emre Mor'u, Ozan Tufan'ı kazandık. Gelecek turnuvada olmayacak isimler yerine bir proje başlatıp gelecek için bir şeyler yapmalıyız. 2020’de kadroda olmayacak isim sayısı fazla bunu düşünerek hareket etmeliyiz. Bu turnuvada kalırsak yine 8 yılda bir turnuvaya katılmaya devam ederiz. Bu turnuvadan elenmemizin şöyle bir avantajı oldu. Galatasaray’ın yıllardan beri gelen 2000 senesi takıntısı ile bir adım ilerleyememiş olduğu gibi Milli takımda da Euro 2008’i ayak bağı olmayı bırakır artık. Orada son dakikalardaki goller ile turlamamız bugün bu turnuvaya dahi etki etti. Sloganımız bile oradan geliyordu. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Savunma Sanatı | Catenaccio

Defansif futbol bir resim olsaydı Mona Lisa'sı "Catenaccio" olurdu. "Catenaccio" İtalyanca'da asma kilit anlamına gelmektedir. Doğuşu ve Mucidi Katenaçyo'nun doğuşu adını aldığı coğrafyada doğmadı. Katenaçyo İsviçre'de Karl Rappan tarafından bulunur. Rappan, Servette ve İsviçre Milli Takımını çalıştırmaktadır. Ancak Rappan'ın bir sorunu vardır. Takımlarının gol yemesinden şikâyetçidir ve 3-2-5 sistemine karşı olan Rappan, bu sisteme antitodunu bulmaya kararlıdır. Rappan, forvetten birer oyuncu eksilterek 1-3-3-3 sistemini ortaya çıkarttı. Lâkin bu sistemin felsefe olarak görülüp dünyayı fethetmesi biraz zaman alacaktı. Viani'nin Katenaçyosu Katenaçyonun bir felsefe halini alması adının verildiği topraklara gelmesi ile olur. Katenaçyoyu bir felsefe halini almasını sağlayan isim ise Gipo Viani'dir. Viani, Salernitana ile Serie B'de katenaçyo ile şampiyon oluyordu. Viani, takımını oldukça geriye çekiyor topu raki

Hız Tutkunları | F1 Şampiyonları

‘’İkinci bitiren birinci kaybedendir.’’   -Ayrton Senna Ünlü Alman fizikçi Albert Einstein der ki: ’’ Aptallara göre insanlar; ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere 8’den fazla kategoriye ayrılırlar. Halbuki olay bu kadar komplike değildir. İnsanlar sadece 2’ye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü insanlar.’’  Formula 1 pilotları da ikiye ayrılır: Şampiyon olanlar ve olamayanlar. Formula 1 Dünya Şampiyonası ilk düzenlendiği 1950’den bu yana birçok pilot gördü. Fangio,Schumacher ,Senna,Prost,Brabham,Hill,Lauda,Icxy,Hunt,Hakkinnen ve birçokları ancak bunlar içinde en dikkat çekenleri kesinlikle şampiyon olanlarıdır. İşte bu şampiyonları Formula 1’in ilk düzenlediği seneden itibaren derlemeye çalıştım.

Maç Raporu | Astana - Galatasaray

Şampiyonlar Liginde 2. hafta dün start aldı. Temsilcimiz Galatasaray Kazakistan deplasmanında Astana ile 2-2 berabere kaldı. Galatasaray'ın sıkıntılı günlerin geçericeğini çok önceden yazmıştık. Transfer döneminin de ki fiyaskonun ardından sezonun aynı şekilde geçeceği aşikardı. Hamza Hamzaoğlu ve Galatasaray geçen senede kaldı. Galatasaray, geçen senede pek bir farkı yok. Tek fark, artık Muslera ütopik kurtarışlar yapıp takımı ipten alamıyor. Maça geçecek olursak ilk 45 dakika Galatasaray adına Sneijder'in şutları ve Bilal'in attığı golden başka futbol adına pek bir şey yoktu. Astana ise Galatasaray'a oranla daha derli toplu bir takım görüntüsü verdı. Özellikle Galatasaray'ın pres yaptığı dakikalarda pasla presi çok güzel kırdılar. Maksimovic, oyunu yönlendiren isimdi Astana adına. Genç oyuncu pas organizasyonlarında takımını harika yönetti. Astana adına eksi ise pasla kırdıkları presin ardından hücum bölgesinde kısır kalmalarıydı. İkinci yarıda ise bambaşka bir